Kaygı Bozukluğu
- Gizem Kıtlıkoğlu Özkan
- 29 Ağu 2024
- 1 dakikada okunur

Kaygı bozukluğunu size bir örnekle anlatmak istiyorum;
Ayşe, 32 yaşında bir bankacı. Son birkaç aydır yoğun stres altında çalışıyor ve başlangıçta bu durumu normal karşılıyor. Ancak zamanla bu stres, iş performansını etkilediğini düşündüğü için kaygı duymaya başlıyor. Bu kaygı, giderek artarak küçük durumlarda bile kendini suçlamasına neden oluyor.
Kaygı arttıkça Ayşe'de bazı belirtiler ortaya çıkıyor. Öncelikle, uyku problemleri yaşamaya başlıyor; uykuya dalmakta zorlanıyor, sık sık uyanıyor ve uykusunu tam alamıyor. Konsantrasyon güçlüğü çekmeye başlıyor, işine odaklanmakta zorlanıyor. Fiziksel belirtiler de beraberinde geliyor: baş ağrıları, mide bulantıları ve sırt ağrıları gibi rahatsızlıklar günlük yaşamını daha da zorlaştırıyor.
Bu süreçte Ayşe, çevresinden de uzaklaşarak sosyal izolasyon yaşamaya başlıyor. Artık kendini daha yalnız hissediyor ve bu durumun üstesinden gelmek için bir çözüm aramaya başlıyor. Sonunda, yaşadıklarının kaygı bozukluğu olabileceğini fark ediyor ve bir terapiste başvurmaya karar veriyor.
Terapi sürecinde, terapisti Ayşe'ye olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamayı öğretiyor. Ayşe, bu olumsuz düşünceleri fark ettikçe nefes egzersizleri ve meditasyon gibi tekniklerle başa çıkma yöntemlerini öğreniyor. Bu süreç, onun işyerindeki stresini azaltmasına yardımcı oluyor ve terapiye başlamanın ne kadar doğru bir karar olduğunu anlıyor. Zamanla, Ayşe terapi sürecini tamamlıyor ve hayatına daha güçlü bir şekilde devam ediyor.
Eğer siz de benzer zorluklarla karşılaşıyorsanız, terapiye başlamak için geç kalmayın; bu, sizin için de doğru bir adım olabilir.
Comments